25 Mayıs 2016 Çarşamba

ÇAY

ÇAY NEDİR

Çay, işlenmiş bitki yapraklarının kaynatılmasıyla veya haşlanmasıyla elde edilen bir içecek türüdür. Çay çalısının bilimsel ismi Camellia sinensistir. Çay, çalının yapraklarının fermantasyonu, ısıtılması, kurutulması ve bazen diğer meyve veya bitkilerle karıştırılması sonucu hazırlanır. Türkiye'de çay, sadece Gürcistan sınırından başlayan ve Fatsa'ya kadar uzanan alan içerisinde yetiştirilebilmektedir.

Türkiye'de yaygın olarak çay, Doğu Karadeniz bölgesinden toplanan çay yapraklarından yapılan kırmızı renkteki içecek için kullanılır.



Çayları birçok kritere göre sınıflara ayırmak mümkün olmakla beraber; üç temel çay çeşidi vardır. Bunlar, siyah çay, yeşil çay ve beyaz çaydır. Bunların dışında, yetiştiği bahçe, yaprak boyutu, işleme yöntemi, fermantasyon yöntemlerine göre de sınıflara ayırmak mümkündür. "Bitki çayı" terimi meyve ve bitkilerin işlenmesi ile elde edilen içecekleri kapsar. Kuşburnu gibi bitki çaylarında gerçekte çay yaprakları yoktur. Bazı bitkilerin aromaları çaylara eklenerek meyve ve bitki aromalı çaylar elde edilmektedir.

21 Mayıs 2016 Cumartesi

Çay Üretimi

Türkiye'de çay üretimi ne zaman başladı?



Osmanlı döneminde 16. yüzyıldan itibaren çay yaprağına rastlanıyor. Ancak çay bu dönemlerde çok az kişi tarafından ve ıtriyat olarak kullanılmıştı. 1839'da Tanzimat'ın ilanından sonra başlayan dönemde çay yavaş yavaş kahvaltılarda boy gösterdi. Çay tarımı ise Sultan İkinci Abdülhamid döneminde başladı.


Her alanda modernleşmenin başladığı İkinci Abdülhamid döneminde tarımda da Avrupai tarza geçilmeye çalışılmıştı. Bir taraftan asırlardır ekilen ürünlerin rekoltesi artırılmaya çalışıldı. Diğer taraftan ise Osmanlı topraklarında bulunmayan ürünler yetiştirilmeye çalışıldı. Çay da bu ürünlerden biriydi. Uzakdoğu'dan ithal edilen çay tohum ve fidanları İstanbul, Bursa ve Selanik gibi yerlerde tarlalara ekilerek yetiştirilmeye çalışıldı.
Türkiye'de çay ilk defa çiftçiler tarafından 1870'lerin sonlarında Artvin bölgesinde yetiştirildi. Kemalettin Kuzucu'nun araştırmalarına göre 1878'de, Hopa'da ve Arhavi'de çay ekimi başarılı olmuştu. Çalışmak için Rusya'ya giden yöre erkekleri, oradan getirdikleri çay fidanlarını evlerinin bahçelerine ekmeleri sonucu çay Türkiye'ye girmişti.
Çay kısa bir süre sonra kazanç kapısı haline gelince, devlet çaya vergi koydu. Çiftçilerin bu durumdan şikâyetçi olmaları üzerine Trabzon Valisi Yusuf Ziya Paşa vergi koymak yerine çay üretiminin teşvik edilmesi gerektiğini hükümete bildirdi. Valinin bu müracaatı üzerine vergiler kaldırıldı.

Rize'ye çayı 1912'de Hulusi Karadeniz getirdi.



Rize'ye çayı getiren kişi 1910'larda Rize Ziraat Odası reisliğini yürüten Hulusi Karadeniz'dir. Hulusi Bey, Rusya'nın işgali altında olan Batum ile Rize'nin iklim şartlarının benzediğinden hareket ederek, 1912'de oradan Rize'ye tohum getirdi. Bahçesine ektiği çay tohumları kısa bir süre sonra netice verdi ve çay filizleri yükseldi. Ancak Birinci Dünya Savaşı'nın çıkması ve Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşa girmesi çay tarımı teşebbüsünü akim bıraktı. Rize'nin Ruslar tarafından işgali üzerine Hulusi Bey göç etti. Rize'nin işgalden kurtulmasından bir süre sonra 1919'da Rize'ye geri döndüğünde çay meselesine tekrar el attı.

İlk Çay Fidanlığı  

Çay tarımı ile ilgili ön denemeler yapmak, bölgede meyveciliğin gelişmesini sağlamak amacıyla Rize'de 'Bahçe Kültür İstasyonu' kuruldu. İşleri organize etmesi ve yürütmesi için Ziraat Umum Müfettişi Zihni DERİN görevlendirildi. Zihni derin Türkiye'de çay tarımının başlamasına önderlik etmiştir;'Çayın babası' olarak bilinir.İzleyen yılın başında çay ve narenciye konularında bilgi ve görgüsünü artırması, çay tohumu satın alması için Rize Ziraat Memuru Batum'a gönderildi. Batum'dan satın alınan bir miktar çay tohumu ile Rize'de bugünkü Merkez Fidanlığında çay fidanı üretilmeye başlandı. 


Rize Merkez fidanlığında üretilen fidanlar bir yandan yöre halkına dağıtılırken bir yandan da üretim denemeleri yapılması için pek çok ilimize gönderildi. Bu illerin tümündeki koşullar, Ali Rıza ERTEN'in raporunda ayrıntılı şekilde açıklanmış bulunan çayın ekolojisine uymuyordu. Zaman ilerledikçe çay fidanlarının üretim ve dağıtımındaki heyecan, üreticilerin ilgisizliğine paralel olarak azaldı. Gerekli destekten yoksun bulunan ve yeterli bilgi verilmeyen üreticiler, geleceğin neler getireceğini bilmedikleri için çay tarımına olan ilgilerini yitirdiler.

20 Mayıs 2016 Cuma

Çay Üretiminin Yaygınlaştırılması

Üretimin Yaygınlaştırılması


Tartışmalar ve yazışmalarla iki yıl daha geçer ve 1937 yılına gelinir. Çay tarımının yerleştirilip geliştirilmesi için Zihni DERİN tam yetki ile yeniden görevlendirilir. Geçmişte kaybedilen yılların deneyimleriyle sıkı tutulan işler bu kez daha bilinçli ve programlı şekilde yürütülmeye başlanır. 
Tohum damızlık bahçeleri kurmak, fidan üretip yeniden üretmek amacıyla, 1937, 1939 ve 1940 yıllarında Sovyetler Birliği'nden Gürcistan kökenli toplam 70 ton çay tohumu satın alınarak üretim yaygınlaştırılır.

Günlük kapasiteleri 1 ton civarında olan ilk atölyeler şunlardır: 

1939-1946 yılları arasında çalışan Fidanlık, 1942-1946 Uzunkaya , 1942-1949 Gündoğdu, 1945-1949 Çayeli 

İlk Çay Fabrikası  


Bu yıllarda elde edilen yaş çay yaprağı Zihni Derin atölyelerinde işlendi. Giderek yaş çay üretiminin artması nedeniyle çay fabrikası kurma zorunluluğu ortaya çıktı. İlk çay fabrikasının temeli 21 Haziran 1946 tarihinde atılarak, 60 ton/gün kapasiteli olarak 1947 yılında Rize'nin Fener mevkiinde işletmeye açıldı. 

Çay fabrikasının açılış töreni töreni 16 Temmuz 1947 tarihinde yapılmıştır. Trabzon'dan gelen Tümgeneral Naci Altuğ ile Gümüşhane Valisi, Trabzon Belediye Başkanı ve Trabzon İngiliz Konsolosu'nun da hazır bulundukları binlerce Rizelilerin iştirak ettiği bu törene İstiklâl Marşı ile başlanmış, ilk olarak söz alan Rize Belediye Başkanı 16 Temmuz gününün Rize tarihinde bir dönüm noktası ve istikballer vâdeden büyük bir gün olduğunu belirttikten sonra Rizelilerin bu bayramına katılmak üzere gelen misafirlere şehir namına teşekkürlerini bildirmiş ve bölgemize yeni bir servet kaynağı sağlıyan büyüklerimizi minnet ye şükranla anmıştır. Bundan sonra Çay Organizatörü Zihni Derin, çayın Rize'deki tarihçesini anlatmış ye Devlet Ziraat işletmeleri Kurumu Meclis İdare Reisi Atıf Bayındır, bir hitabede bulunmuş, İzmir Milletvekili Mustafa Rahmi Köken de kordelâyı kesmek suretiyle fabrikayı açmıştır.

19 Mayıs 2016 Perşembe

İlk İhracat

İlk Çay İhracatı  



1947 yılından beri1 fabrika bazında üretimine başlanan çay 1963 yılına gelindiğinde 18 fabrika ve 1.340 ton/gün işleme kapasitesine çıkmıştı. Bu yıla kadar iç piyasa ihtiyacı karşılanamaz durumda idi, talep ancak ithalat yoluyla dengelenebiliyordu. Ama Türk çaycılığı bu yıldan itibaren Dünya çay pazarındaki konumunu değiştiriyor, ithalatçı bir ülke durumundan ihracatçı bir ülke haline geliyordu. İlk ihracat 1963 yılında 143 ton olarak  gerçekleşmişti.

İlk Yabancı Raporlarda Çay 


Londra'da 1940 ve 1950'li yıllarda Türk Çayı hakkında Robert O.Mennel tarafından hazırlanan muhtelif raporlarda Türk çayı hakkında aşğıda göreceğimiz gibi olumlu görüşler arzedilmektedir.

  • İlk bakışta, güzel bir görüntüye sahip, çok iyi kıvrılmış, FOP tipi Darjeeling çaylarını andırıyor. Ancak iyi bir tasniflem olmadığı belli, tozlardan arındırılması lazım. Likör rengi oldukça kaliteli, parlak ve temiz, ancak tat zayıf ve metaliksi. Posa rengi çekiciliğiyle kaliteyi işaret ediyor. (1947)
  • (FOP) tipi çayın biçimine gelince, sıkıca kıvrılmış, temiz, uzun, ince yapraklardan müteşekkil olup, uzun zamandan beri Darjeeling ve Seylan çaylarında gördüklerimizden daha üstündür. Böyle bir yaprak çay, Avrupa'nın hemen her yerinde büyük kolaylıkla satılabilir. (BOP) çayı da muntazam, iyi bir biçimde ve güzel renktedir. (OF) çayı ise parlak ve altın başlı olup, İran ve Ortadoğu piyasaları için son derece cazip bir çaydır.(1949)
  • Samimi olarak, bu çayların fevkalade güzel manzaraları karşısında hayranlık duydum. Çok arzu ederimki Hindistan ve Seylan çaycılarımızda bu tarz imalat yapsınlar. Bu çayların menkuu ise mat ve düze mütemayil olup terai ve melez Darjeeling karekterinde fakat daha tatlı ve latiftir. Hülasa olarak söylemek isterim ki Türkiye'nin bu çaylardan çokça miktarda ihraç edecek durumda olmayışından Seylan, Hindistan ve Cava çaycıları istifade etmektedir. (1950)
  • Çok iyi hazırlanmış olmaları itibariyle emsali Hint ve Seylan çaylarının bir çoğundan üstündür. Seylan da çay istihsal müesseselerinin hiç değilse buna benzer şekilde çay imal etmelerini arzu ederim.Türkiye bu çayları dış piyasaya arz etmiş olsaydı Hint ve Seylan müstahsillerine müthiş bir darbe indirirdi. (1953)

18 Mayıs 2016 Çarşamba

Çay Toplama

Çay Toplama Makası

1970'li yılların ikinci yarısına kadar çay elle toplanmaktaydı. Günlük bir çay toplayıcısı 20-25 kk çay toplarken bu toplayıcının maharetine çaylığın bakım durumuna, sürgüne göre bu miktar çay toplama makası ile birlikte 200-250 kg'a kadar çıktı. 

1987 yılına kadar pek yaygın olmayan makası, 1975'lerden  sonra farklı bölgelerde tek tük gözükmeye başladı.